Asal Gaz İzotopları Yeni Jeotermal Kaynakların Keşfinde Öncü Olabilir Mi?

Asal Gaz İzotopları Yeni Jeotermal Kaynakların Keşfinde Öncü Olabilir Mi?

Halim Mutlu, Nilgün Güleç, Duru Aral

Jeotermal enerjinin büyük bir bölümü volkanizmanın aktif olduğu bölgelerde yoğunlaşmıştır. Ancak yeni araştırmalar jeotermal potansiyelin sadece volkanizma ile sınırlı kalmayıp derin fay düzlemleri boyunca alt kabuğa kadar inen ve ısınarak yüzeye yükselen meteorik su akışları ile de yakından ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Açılmalı tektonik rejim etkisiyle kırılgan üst kabuk ile sünek alt kabuk arasındaki sınır boyunca geçirimliliğin artması ve derin fayların uçucular için uygun kanal görevi üstlenmesi manto ve/veya kabuk kökenli akışkanların kolaylıkla yüzeye taşınmasına olanak sağlar. Bu kapsamda, başta helyum olmak üzere diğer asal gaz ve karbon izotopları, jeokimyasal sinyallerin aksine, akışkanın türediği rezervuar kaynağına yönelik önemli ipucu sunarlar. 3He/4He (R) veya atmosferdeki helyum bileşimine göre oranlanmış şekli ile (R/RA) ifade edilen helyum izotop değerleri manto kaynaklı akışkanlarda yüksek iken (8 – 30 RA) kabuksal litolojilerden türemiş akışkanlarda ise oldukça düşüktür (0.05 RA). Bununla birlikte, hidrotermal gaz salınımı, kalsit çökelmesi (CO2 kaybı) ile manto ve çeşitli kabuk kökenli uçucuların karışımı gibi çeşitli ikincil süreçler He ve diğer asal gaz izotop bileşimini önemli ölçüde etkilemektedir.