Binaların Deprem Tasarımında Yeni Yaklaşımlar ve Tesisatlar İçin Deprem Koruması Yöntemleri

Binaların Deprem Tasarımında Yeni Yaklaşımlar ve Tesisatlar İçin Deprem Koruması Yöntemleri

Cüneyt Tüzün

Deprem mühendisliğinin ana çalışma alanlarından biri olan depreme dayanıklı yapı tasarımı, gelişen araştırma ve teknolojilere paralel olarak son yıllarda oldukça büyük gelişmeler göstermiştir. Uzun yıllardır yapıların genel deprem tasarım yaklaşımı içindeki insanların can güvenliğini sağlamak olarak belirlenmiştir. Ancak son yıllarda yapıların içinde bulunan yapısal olmayan elemanlar olarak adlandırılan elektrik, su, havalandırma ve diğer tesisatların da deprem sonrası hasar görmesi ve işlevlerinin yerine getirememesi yapıların deprem tasarımında yeni yaklaşımların geliştirilmesinin önünü açmıştır.

Özellikle 2000 yılı sonrası deprem mühendisliği alanında mühendislik uygulamasına giren ve “performansa dayalı deprem tasarımı” olarak adlandırılan tasarım yaklaşımı, yapıların deprem sonrası kullanılabilirliği ve meydana gelen hasarın ekonomik boyutuna dayalı olarak tanımlanmıştır. Söz konusu performans hedefleri gerek yatırım yapan kişilere gerekse yapıların son kullanıcılara tasarım hakkında daha net bilgi vermesi açısından devrim niteliğinde bir gelişmedir. Son yıllarda ülkemizde yapılan bina yatırımlarının maliyetleri dikkate alındığında bu yaklaşım uygulamada karşımıza çıkmaktadır.

Tasarım aşamasında belirlenen performans hedeflerinin uygulamada sağlanabilmesi için çeşitli teknolojiler geliştirilmiştir. Bu teknolojilerin başında yapısal olmayan elemanların özel bağlantı sistemleri ile yapısal sisteme bağlanması yöntemidir. Bu çerçevede tesisat sistemleri uygun malzeme ve yöntem uygulaması ile deprem etkilerinden hasar görmesi engellenmekte ve fonksiyonlarını sürdürebilmesi sağlanmaktadır. Tesisat sistemlerinin hedeflenen deprem performansını sağlaması için geliştirilen diğer bir yöntem ise “deprem yalıtımı” olarak adlandırılan teknolojidir. Bu teknoloji ile yapı içindeki tesisat sistemlerine deprem sırasında oluşan etkiler oldukça azaltılmakta ve böylece hasarın en düşük düzeye indirgenmesi sağlanmış olmaktadır. Söz konusu uygulama örnekleri ülkemizde son yıllarda büyük yatırım yapılan yüksek yapı ve hastane binalarının tesisat sistemlerinde artan sayıda karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemizde 2019 yılı Ocak ayında yürürlüğe giren Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği [7] kapsamında çeşitli bina türleri için hedeflenen deprem performansının tanımı ve bu hedefi gerçekleştirilmesi için yapılacak olan gerek yapısal gerekse yapısal olmayan eleman (tesisat sistemleri) tasarımı için gerekli kriterler tanımlamıştır. Böylece tesisatların deprem koruması yöntemleri için gerekli teknik alt yapı tanımlanmıştır. Ancak burada vurgulanması gereken en önemli nokta, tesisatların deprem koruması çalışmalarının çok disiplinli bir çalışma olduğu ve farklı disiplinlerin birlikte çalışması gerektirdiğidir.